Boynun ön soluk borusunun üst kısmında yer alan bir solunum ve ses organı. Gırtlak boynun ön tarafında 3-6. boyun omurları hizâsında yer alır. Basit bir kutu görünüşünde olan gırtlak; kıkırdak, zar ve bağlardan yapılmış önemli vazîfeleri bulunan bir organdır. Solunum yolunun üst kısmını teşkil eder ve aynı zamanda ses organıdır. Bu sebeple gırtlağın yapısı solunum borusunun diğer kısımlarından daha farklı ve karışıktır.

Gırtlağın üst deliği solunum yolunu daraltabilecek ve hattâ îcâbında tamâmıyla kapatabilecek bir mekanizmaya sâhiptir. Bilhassa sesin meydana gelmesi ile ilgili olan bu mekanizma, îcâbında solunum yolunu kapatmak sûretiyle yabancı maddelerin daha içerilere girmesine mâni olur. Bu sûretle organizma kendini ölüme bile götürebilecek olan bir hâdiseden kurtulma imkânına sâhip bulunmaktadır.

Büluğ çağında erkek çocukların gırtlağı hızla büyümeye başlar. Bütün kıkırdaklarda ve her yönde cereyân eden bu büyüme sonucunda bir sene zarfında mizmar aralığının uzunluğu hemen hemen iki misline çıkar. Ses kıvrımlarının (ses tellerinin) uzaması netîcesinde bu çağda erkek çocuklarının sesi değişir ve kalınlaşır. Kız çocuklarında gırtlağın büyümesi büluğ çağında da yavaştır. Bu yüzden gırtlak erkeklerde hem genişlik hem de uzunluk bakımından kadınlardan daha büyüktür. Gırtlağın çevresi erkeklerde ortalama 136, kadınlarda 112 milimetre kadardır. Cins ve yaş durumlarından başka, çeşitli şahıslarda da gırtlak büyüklük ve şeklinde çeşitli farklılıklar görülebilr. Bundan dolayı insanların sesleri de birbirinden çok farklıdır. 20 yaşından îtibâren gırtlak kıkırdakları kemikleşmeye başlar ve elastiki kıkırdaktan yapılmış olan epiglot ve ses tellerinin bağlandığı çıkıntılar hariç diğer kıkırdakların büyük kısmı yaşlılarda kemikleşmiş olur.

Gırtlağın iskeletini meydana getiren kıkırdaklar dokuz tânedir. Bunların üçü çift, üçü tektir.Tek olanlar tiroit kıkırdak (kalkansı kıkırdak), krikoit kıkırdak (yüzüksü kıkırdak) ve epiglot (gırtlak kapağı kıkırdağı)tur. Çift olanları ise aritenoit, corniculat ve cuneiform kıkırdaklarıdır. Tiroit kıkırdağın boynun ön tarafında yaptığı çıkıntıya halk arasında “âdem elması” ismi verilir. Gırtlağın kasları da beş tânedir. Bunlardan dört tânesi çift, bir tânesi de tektir. Bunların kimisi ses tellerini uzatır, kimisi de kısaltır. Yine kasların bâzıları mizmar aralığını daraltırken, bâzıları da genişletir. Gırtlak kaslarının vazîfelerinden ikincisi ise, yabancı cisim ve zararlı maddelerin alt solunum yollarına geçmesini önlemek için gırtlağı kapatmaktır. Bu kasları harekete geçiren uyarı, yabancı zararlı maddelerin gırtlak iç yüzeyine temâsı netîcesinde meydana gelen reflekstir.

Gırtlağın iç yüzü, bütün solunum yollarında olduğu gibi, çok katlı titrek tüylü epitel ile örtülmüştür. Yalnızca fazla mekanik tesirler altında kalan ses tellerinin üzeri boynuzsu (çok katlı yassı) epitel ile örtülmüştür. Gırtlak mukozasının altında her tarafta çeşitli salgı bezleri bulunur. Bunların vazîfeleri gırtlak iç yüzünün dâimâ nemli kalmasını sağlamaktır. Bu durum, burun boşluğunda olduğu gibi buradan geçen havanın temizlenmesi ve neminin arttırılmasında önemli rol oynar. Larinks aynası denilen bir âlet ile gırtlağın üst ve orta bölümleri görülebilir. Gırtlağın sinirleri vagus sinirinin iki dalından gelir. Bunların dallarının kesilmesi veya kanser hücreleri tarafından buraların istilâ edilmesi netîcesinde ses kısıklığı meydana gelir.

Gırtlağın kendi özel isimleriyle anılan çeşitli hastalıkları vardır. Gırtlak difterisi, gırtlak veremi, larenjit (gırtlak iltihâbı), gırtlak felci en önemlileridir.
Gırtlak tümörleri: Bütün organlarda olduğu gibi, gırtlak tümörleri de iyi huylu (selim) ve kötü huylu (habis) olmak üzere ikiye ayrılır.
Gırtlağın iyi huylu tümörleri sıklık sırasına göre papillomlar, fibromlar, anjiomlar ve poliplerdir. Papillomlar virüslerle meydana gelirken, ses teli nodülleri sesin kötü kullanılmasından ileri gelir. Bir kısmı da doğuştan beri mevcuttur.

Selim gırtlak tümörlerinin en sık rastlanılan belirtisi ses kısıklığıdır. Gelip geçici veya dâimî ses kısıklığı olabildiği gibi bir kısmı ses kısıklığı husûle getirmeyebilir. Ağrı çok nâdir görülür. Çok büyük tümörler nefes darlığına sebeb olabilirler. Tedâvileri tümörlerin cerrahî olarak çıkarılmalarından ibârettir. Çıkarılmasalar bile ses kısıklığı ve nefes darlığından başka zararları olmaz.