Tek hücreli ve çok hücreli olmak üzere iki grup olan parazitlerin insanda sebep oldukları hastalıklar. Bunlar bütün mikrobik hastalıklar arasında önemli bir yer işgâl ederler. Rakamlar şaşırtıcıdır; sıtma 600 milyon insanı, yuvarlak solucanlar askaris ve trikuris her biri birer milyon insanı, şiştozoma ve filarya (fil hastalığı) 600 milyon kişiyi enfekte etmektedirler. Bunlara ilâve edilebilecek daha pek çok parazit vardır. Bu hastalıkların yayılması ve neticelerini anlamak amacıyla dünya çapında verilen mücâdeleden büyük bir netice alınamamıştır. Teknolojik bakımdan gelişmiş olan ülkelerde dahi bütün imkanlara rağmen, buralara göç edenlerde bu hastalıkların sayısında her sene git gide artış olmaktadır. Bir de bağışıklık sistemi hasta olan, meselâ AIDS' lilerde, bu hastalıklar çok görülürler.

Tek hücreli ve çok hücreli parazitlerle insan bedeni arasındaki etkileşmenin biyolojisi henüz karanlıktır. Gelişmekte olan ülkelerde bu hastalıklar çok görülmekle birlikte, bunlar hakkında yeterince tıbbi çalışma yapılmamaktadır. Bu hastalıklardan bazılarının ilâcı şüpheli olup, bilinenleri de oldukça toksikdirler ve bu ilâçlar DDT gibi zamanla etkilerini kaybetmektedirler.

Parazitler mikroplardan değil hayvanlardan sayılırlar. Tek hücreli olan protazoonlar mikroskobik ölçüde küçük olduğu halde, virüslerden ve bakterilerden çok büyüktürler. Onlar da, virüs, bakteri ve mantarlar gibi hasta ettikleri bedende çoğalırlar. Dolayısıyla vücuda sadece bir tanesi girse dahi çoğalarak hastalık yapabilirler. Tersine çok hücreli olan helmintler organ sistemleri gelişmiş mahluklardır. 1 santimden 10 santime kadar değişik boylarda olanları vardır. Diğer enfeksiyon yapıcı mikropların aksine bunlar, insan bedeninde çoğalmazlar. Bu sebepten sayılarının çoğalması tekrar tekrar alınmalarıyla (gıdayla, deriden v.s.) mümkündür. Bu özellik klinik bakımdan önemlidir. Zira hastalık belirtilerinin hasıl olması bunların sayısıyla ilgilidir. Meselâ kansızlık yapacak kadar hastalık yapabilmeleri için çok sayıda kancalı solucanın mevcudiyeti gerekir.

En sık rastlanan barsak parazitleri şunlardır:
A- Yassı solucanlar: Bunların erişkin şekilleri hermafrodittir. Yani vücutlarında hem erkek, hem dişi üreme organı taşırlar. Boğumludur ve ince barsakta yaşarlar. Emici ağzıyla ince barsak mukozasına yapışır ve emerler. Teşhis konulabilmesi için dışkı tahlili yapılmalıdır. Niklosamid ile tedavi edilirler.

1- Sığır şeridi (Taenia saginata): İçinde sistiserkus denilen kistlerin bulunduğu etlerin çiğ yenmesiyle bulaşır. İnsan son konaktır. Halka halkadır. Bu hastalarda aşırı iştah vardır. Ancak kilo artışı olmaz. Kistler 56C' de öldükleri çiğ etler iyice pişirilirse bu parazitten korunulmuş olur.

2-Domuz şeridi (Taenia solium): Domuz etini yiyenlerde görülür. Paraziti taşıyan şahıslar, dışkıyla parazit yumurtalarını atarlar. Domuzlar, bunları yiyince, onlarda çeşitli safhalardan geçerek kist hâlinde etlerine yerleşir. Bu şeridin barsağa tutunduğu çekmenleri çengellidir. Bu sebeple tedavisi de güçtür.

3- Cüce şerit (Hymenolopis nana): Sıcak ülkelerde özellikle çocuklarda görülür. Dışkıdaki yumurtaların pis sularla veya yiyeceklerle yutulması ile bulaşır. Karın ağrısı, ishal, iştahsızlık, baş ağrısı ve baş dönmesi yapar.

4- Balık şeridi (Diphyllobothrum latum): Çiğ balık veya midye, istiridye gibi kabukluların yenmesiyle bulaşır. Karın ağrısı, iştahsızlık, ishal, anemi ve bazen asabi belirtiler gösterir.

5- Sistiserkoz: Daha çok domuz şeridi, nadiren sığır şeridi larvalarının pis su ile, yumurtaların parmaklardan ağız yoluyla bulaşması ile veya barsaktaki erişkin yumurtaların mideye geçmesi ile meydana bir hâldir. Midede onkosfer denilen larvaları serbest hâle geçerler. Barsak duvarını delerek çeşitli organlara yayılırlar. Bunlar, özellikle iskelet kaslarında 60-70 gün sonra kistler husule getirirler. Yerleştiği organa göre romatizmal şikayetler, deri altı nodülleri, kafa içi basınç artışı belirtileri, baş dönmesi ve havaleler meydana getirirler. Önceden sadece cerrahi olarak tedavi edilebilen hastalık, bugün uzun süreli mebendazole tedavisi ile düzeltilmektedir.

B- Yuvarlak solucanlar: Dişi ve erkek cinsleri vardır.
1- Kıl kurdu: (Oxyuris): kıl kurduna bakınız.
2- Solucan (ascaris lumbricoides): Dişileri 20-40 cm. erkekleri 15-20 cm. olan yuvarlak kurtlardır. Yumurtaları taşıyan kirli besinlerin yutulması ile bulaşır.
3- Çengelli solucan: Larvaların deri yoluyla girmesiyle bulaşır. Giriş yerinde kaşıntılı kızarıklar, larvaların akciğere göçü esnasında, öksürük ve balgam görülür. Yutmayla barsağa yerleşir. Çeşitli belirtilere yol açar.

Larvalar, lenf ve kan damarlarına geçerler. Karaciğer, kalb ve akciğer yoluyla trakeaya gelirler. Tekrar yutularak ince barsağın jejenum kısmının orta bölgelerinde yerleşirler. Larvaların bu göçü esnasında grip veya daha ağır vakalarda zatürre belirtileri veren akciğer iştiraki (Löffler sadromu) meydana gelir. Parazitler barsakta yerleştikten sonra; iştahsızlık, ishal, kolik şeklinde ağrılar, akut batın tablosu pankreas iltihabı, apandisit ve safra yolları iltihabı görülebilir. Ayrıca burun, deri, konjokktiva iltihabı, bronşit ve bronşial astım gibi allerjik belirtiler de verebilir. Pyrantel ve mebendazol etkili ilâçlardır. Korunmada temizliğe riayet şarttır.