Sual: Birçok uydurma atasözlerini İslam düşmanları uydurmuş. Bu sözler
insanı korkaklığa, harama, hırsızlığa, nemelazımcılığa, yalana ve tembelliğe
teşvik eden sözlermiş. Bunları size gönderiyorum. Okuduğum yazıda bildirildiği
gibi midir?
CEVAP
Yalnız atasözleri değil, hadis-i şerifleri de anlayamayan bazı sapık fikirli
kimseler, bunlara da uydurma, mevzu hadis damgasını basmışlardır. Halbuki İslam
âlimlerinin kitaplarında asla uydurma hadis olmaz. İslam âlimlerinin
kitaplarında uydurma hadis olduğunu söyleyen, her kim olursa olsun ya sapıktır
veya cahildir. Atasözlerinin ekserisi tecrübeye dayanan sözlerdir. Bazıları
hadis-i şerifleri açıklar mahiyettedir. Birkaçını açıklayalım:
(Dünya mümine Cehennem, kâfire ise Cennettir) sözü doğrudur.
Çünkü hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Dünya mümine zindan, kâfire de Cennettir.) [Müslim]
Mümine dünyanın zindan olması, Cennete göredir. Cennette ebedi nimetler
karşısında dünya zindan gibi, Cehennem gibi olmaktadır. Kâfirler için de
Cehennem azabı, o kadar şiddetli olacaktır ki, dünyadaki en şiddetli işkence
bile hafif gelecektir.
(Dilini tutan başını kurtarır) sözü, uydurma değil, güzel bir sözdür.
Hadis-i şerifte, (Susan kurtuldu) buyuruluyor. (Tirmizi)
Susan, dünyada da ahirette de başını dertten kurtarır. İbni Mesud
hazretleri, (Hapse, dilden daha layık bir şey yoktur) buyurmaktadır.
Hazret-i Ebu Bekir, konuşmamak için ağzına taş koyardı.
Sana senden olur, her ne olursa,
Başın selamet bulur, dilin durursa.
(Herkesin nabzına göre şerbet vermeli) atasözü de, Yahudilerin uydurması
değildir. Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(İnsanları Allah’ın yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et!) [Nahl 125]
Hadis-i şeriflerde ise şöyle buyuruluyor:
(İnsanlara, akıllarının seviyesine, anlayışlarına göre söyleyin!)
[Buhari]
(Biz Peygamberler, herkese seviyesine göre muamele yapmak ve anlayacağı
şekilde konuşmakla emrolunduk.) [İ.Gazali]
Görüldüğü gibi insanların akıl, ilim ve kültür seviyesine göre konuşmak
dinimizin emridir. Bu emre uymayan, nabza göre şerbet veremeyen, dine hizmet
etmeye kalkarsa, fitne çıkarır, müslüman olacakları ürkütür.
(Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar) atasözü de din düşmanlarının
uydurması değildir. Doğruluk ve doğru söz, dinimizin esasındandır. Fakat
büyüklerimiz, (Sözün doğru olmalı, ama her doğruyu her yerde söylememelidir!)
demişlerdir. Ulu orta, köre kör, sağıra sağır demek uygun olmaz. Dünya ve
ahireti yaramayan doğruyu söylemekte ise zaten fayda yoktur. (Denizde su,
ormanda ağaç, çölde kum olur) demek doğrudur. Fakat boş sözdür. Bu doğru söz
insanların içinde beş on kere tekrar edilirse ona deli derler. Dokuz köyden
kovulmamak için doğruyu dinimizin emrine uygun söylemelidir! Mesela hırsız,
ahlaksız, hain insan kötüdür. Bunu ıslah için (Sen ahlaksızsın) denirse kabul
etmez. Dokuz köyde böyle konuşursak, her köyden kovuluruz. İyi ahlakın güzelliği
anlatılarak kötülükten vazgeçirmeye çalışılır.
Gencin biri, iftiraya uğrar. Sonunda idama mahkum olur. İnfaz saatini beklerken,
kendisine iftira edenlere, bu arada hükümdara ağzına gelen sözleri sarf eder,
sövüp sayar. Bu acı bağırmalar, bir süre devam eder. Hükümdar, saraydan bu
feryatları duyar. Fakat ara uzak olduğu için ne söylediğini anlayamaz. İki
vezirinin yanına giden hükümdar, bu gencin neler söylediğini sorar. Birinci
vezir, (Hükümdarım bu genç, (Allah, affedenleri aziz eder) hadis-i
şerifini söylüyor, "Affedenlerin yeri Cennet" diyor. Sizden af talebinde
bulunuyordu) der. Bu söz, hükümdarın hoşuna gider. (Bu genci affettim, serbest
bırakın) der. İkinci vezir, hemen atılıp der ki: (Haşmetli hükümdarımız, bu
veziriniz, zât-ı âlinize karşı, utanmadan yalan söylüyor. Genç, af istemiyor,
size sövüp sayıyordu.) Hükümdarın kaşları çatılıp der ki: (Bre vezir, sen
yersiz doğru söylemekle, iki kişinin ölümüne sebep olmak istiyorsun. Şu vezirin
yalanı ise bir canı kurtarmıştır. Unutma ki, "İş bitiren yalan, fitneye sebep
olan doğrudan daha iyidir") Hükümdar, yersiz doğru söyleyen veziri azleder,
yerinde yalan söyleyerek bir suçluyu kurtaran veziri de kendisine sadrazam
yapar.
(Yiğitlik ondur. Biri kaçmak, dokuzu hiç görünmemek) sözünde bir pasiflik
görünüyor gibi ise de, yiğitlik, kabadayılık değildir. Kavga çıkaran, baş yaran,
belasından yanına varılmayan kimseye yiğit denmez. Yiğit, haklı olduğu, gücü
yettiği halde, affeden, intikam almayan, kavga etmeyen, iyi geçinen kimsedir.
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Yiğitlik, kahramanlık, pehlivanlık hasmını yenen değil, öfkesini yenendir.)
[Buhari]
Harpte düşman karşısında cesur, fakat müslümanlar arasında mütevazı olan
yiğittir.
Bunları söylemekle, bütün atasözlerinin ve deyimlerin muhakkak doğru olduğunu
söylemek istemiyoruz. Atasözlerimiz arasına karışmış uygunsuz sözler olabilir.
Atasözlerinin de dinimize uygun olup olmadığı İslam âlimlerinin kitapları ile
ölçülür. Sonra atasözünün hangi devirde, ne maksatla söylendiği de bilinirse
izahı kolaylaşır.
Dinsizin hakkından imansız gelir
Sual: (Dinsizin hakkından imansız gelir) atasözünü kullanmak caiz
midir?
CEVAP
Atasözü denildiğine göre, elbette caizdir. Atalarımız rast gele söz
söylemez. Bu söz, (Acımasız olan kişiyi, ancak ondan daha acımasız biri yola
getirir veya onun anlayacağı dilden, acımasızca cezasını vermek gerekir)
anlamında söylenir.
Teşbihte hata olmasın
Sual: (Teşbihte hata olmaz) atasözünü dine aykırı örneklerde de
söylemek uygun mudur?
CEVAP
Dine aykırı olursa caiz olmaz. Bu söz genelde, (Teşbihte hata olmasın)
şeklinde söylenir. Bu şekilde olunca, benzetme yaparken, hata etmekten korkmayı
ifade eder. Benzetmek uygun değilse de, daha iyi anlaşılması için söylüyorum
demektir. Yine de, teşbih diye uygunsuz bir şey söylemek, uygun olmaz.
Aynaya bak
Sual: (Dön de aynaya bak) denince, (Aynaya baktım bir şey göremedim,
bu söz manasızdır) deniyor. Bu söz uygun değil midir?
CEVAP
Uygundur. Nasıl, (Gözümden düştün) denilince, (gözümüze çıktın, oradan
düştün) demekle alakası yoksa bunun da normal aynaya bakmakla alakası yoktur,
mecazdır. Bu söz, genel olarak, (Olur mu üç kulak, dön de aynaya bak)
şeklinde, kendi hatalarını görmeyip başkalarını eleştiren insanlara ikaz için
söylenir. Üç kulak tabirinde kuvvetli bir mecaz var. İki kulağı olduğu halde üç
kulağım var diyerek gerçeklere açıkça aykırı konuşanlar uyarılıyor. Yine mecaz
manada, madalyonun ters tarafı veya ters yüzü deyimi vardır. Madalyonun ters
yüzü deyimi, genelde çok iyi gibi görünen bir durumun bir de, kötü tarafı
olduğunu, olaylara tek taraflı bakmamak gerektiğini vurgulamak için kullanılır.