Sual: Fıkıh kitaplarında, (Terk edilen namazları kaza etmek, nafile
kılmaktan daha iyi ise de, beş vakit namazın sünnetlerini ve hadis-i şerifte
övülmüş olan duha, tesbih, tehıyyet-ül-mescit, evvabin, teheccüt gibi
sünnet namazları kılmak, kaza kılmaktan evladır) dendiğine göre, niye kazası
olanın sünnet kılamayacağını söylüyorsunuz?
CEVAP
Kitaplarda, (terk edilen namazlar) demiyor, (fevt edilen namazlar)
deniyor. Aşağıya kitapların orijinallerinin fotokopisini koyduk. [1, 2]
Bu ifadeler, beş vakit namazın farzlarını fevt eden, yani elinde olmayarak,
özürle kaçırmış olanlar içindir. Böyle, kaçırılmış birkaç vakit farzın
kazalarını sünnet yerine kılmamalı, ayrıca kılmalı deniyor. Özürle kaçırılan
birkaç vakit farzın kazalarını, sünnetler yerine kılmaya lüzum yoktur. Çünkü
namazları özürle kazaya bırakmak günah olmadığı gibi, bunların kazalarını,
sünnetleri kılacak kadar geciktirmek de günah olmaz. Fakat namazı özürle
kılamamak yani fevt etmek başkadır. Kasten, mazeretsiz, tembellikle kılmamak
yani terk etmek başkadır. Birincisi hiç günah değilken, ikincisi büyük günahtır.
İkisi arasında dağlar kadar fark vardır. İkisini aynı kefeye koymak çok
yanlıştır.
Hanefi fıkıh kitapları, (Faite [fevt edilen, bir özürle kaçırılan]
namazların kazası) diyor. (Terk edilmiş namazların kazası) demiyor.
Çünkü Müslüman, namazını bilerek terk etmez. Ancak gaflet, uyku ve unutmak gibi
özürle fevt eder. Namazı terk eden Müslüman, Şafii ve Maliki’de ceza olarak
öldürülür. Hanbelî’de ise mürted olduğu için öldürülür. Hanefi’deyse,
hapsedilir, kılıncaya kadar dayak atılır. Bu farz namazın ne kadar önemli
olduğunu göstermektedir. Farz borcu varken, sünnet veya nafile kılarak farzı
geciktirmek de, asla caiz değildir.
Farz namaz hakkında hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Farz namazı kasten terk eden kâfirdir.) [Taberani]
(Namaz dinin direğidir, terk eden dinini yıkmış olur.) [Beyheki]
(Beş vakit namazı terk eden, Allahın hıfz ve emanından mahrum olur.)
[İbni Mace]
(Namaz kılmayanın, terk edenin dini yoktur.) [Bezzar, İbni Nasr]
(Namaz terk edenin, diğer ibadetlerini Allahü teâlâ kabul etmez.)
[İsfehani, Ebu Nuaym]
Terk edilen farzın günahı böyleyken, nafilelerle nasıl kıyaslanabilir ki? Dört
mezhepte de, kazası olan, sünnet ve nafile kılamaz. Sünnetlerin de nafile olduğu
bütün muteber eserlerde bildirilmektedir.
Bir kimse, hadis-i şerifle kılınması çok övülen kuşluk, evvabin, teheccüt
gibi namazları ömründe hiç kılmasa, ahirette niye kılmadın diye sorguya
çekilmez. Fakat bir farzı yapmazsa, büyük günah işleyeceği için sorguya çekilir.
Âlimlerimizin bildirdiği gibi, kılınması şart olan farzı geciktirip, nafile
kılmak ahmaklıktır. Seyyid Abdülkadir-i Geylani hazretleri buyurdu ki:
Hazret-i Ali’nin rivayet ettiği, (Farz namaz borcu olanın nafile kılması,
doğurması yakın olan hamileye benzer. Doğumu yakınken çocuğu düşürür. Artık bu
kadına, hamile de, ana da denmez. Bu kimse de böyle olup, farz namazlarını
ödemedikçe, Allah, nafile namazlarını kabul etmez) hadis-i şerifi gösteriyor
ki, farz borcu varken nafileyle meşgul olmak ahmaklıktır. Kaza borcu olanın
nafile kılması, alacaklıya, borçlunun hediye götürmesine benzer ki, elbette
kabul olmaz. Mümin, bir tüccara benzer. Farzlar sermayesi, nafilelerse
kazancıdır. Sermaye kurtarılmadan kâr olmaz. (Fütuh-ul-gayb m. 48) [3]
Yolculuğa çıkarken iki rekât namaz kılmalıdır! Kazaya kalmış namazı varsa,
kaza kılmalı; çünkü kaza borcu varken nafile kılmak, ahmaklıktır. (Bey ve
Şir’a risalesi) [4]
Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Farz namaz borcu olanın, nafile namazı kabul olmaz.) [Dürret-ül fahire]
Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer’e yaptığı vasiyette buyurdu ki:
Gece yapılması gereken Allah’ın bir emrini gündüz yapsan ve gündüz yapılmasını
emrettiğini de gece yapsan, Allah kabul etmez. Allahü teâlâ, farz olan
ibadetleri ödemeden nafile ibadetini kabul etmez. (Kitab-ül Harac)