Fetva, bir hususun dine uygun olup olmadığını, hangi fıkıh kitabının
neresinden alındığını bildiren hüküm demektir. Mehazını göstermeden caiz veya
caiz değil demek fetva olmaz.
Müftinin müctehid olması gerekir. Müctehid olmayan kimse müfti yapılırsa, bunun
müctehidlerin bildirdiklerini okuyup, öğrenerek bunları söylemesi gerekir. (İbni
Hümam)
Müctehid olmayan kimse bir hadis işitince, bu hadisten kendi anladığına uyarak
amel edemez. Mezhebindeki müctehidlerin verdiği fetva ile amel etmesi gerekir.
(Kifaye)
Cengiz Han, Fatımiler ve hatta Abbasiler zamanında, haramlara caiz diyen müfti
adını taşıyan devlet memurları vardı. Bunların yanında bir kısmı da gerçekten
İslam müftisi idi. Bir kısmı ise, o zamanki hükümdarın arzusuna göre
konuşurlardı. İslam müftileri, Allahü teâlânın emirlerini ve yasaklarını
bildiren âlimlerdi. Müfti denilen devlet memurları ise, zaten dini bilmezlerdi.
Allahü teâlânın yasak ettiği bir şeyi, hükümdar emr etmiş ise, (Bunu yapmak caiz
değil) demezlerdi. Yahut bir zalim, Allahü teâlânın emrettiği bir şeyi yapmamış
olsa, (Bunu yapmak gerekir) diyemezlerdi. Böylece müslümanları günaha ve büyük
felaketlere sürüklemişlerdi. Böyle uydurma fetvaların verildiği zamanlarda,
dinini kayıran müslümanlar, âlimlerin yazdığı fıkıh ve ilmihal kitaplarına uyup
dinlerini kurtardılar.