Dini Konular
Ara

İhya etmek, diriltmek, yeniden can vermek demektir. Mecaz olarak, sevindirmek, saadete kavuşturmak demektir.

Her ne kadar "Beni ihya ettiniz" demek, "Beni çok sevindirdiniz!" manasında kullanılıyorsa da, doğru değildir. Yaratmak kelimesini de, meydana getirmek manasında kullanmak doğru olmaz. Allah’tan başkası için yarattı, ihya etti demek uygun değildir.

İlm-ül-yakîn, ilimle bilmek,
Ayn-ül-yakîn, gözle görerek bilmek,
Hakk-ul-yakîn, her şeyi ile bilmek, vakıf olmak demektir.

Bir misalle açıklayalım!
Medine-i münevverede yaşayan bir kimse, ömründe hiç kar görmese, kar kendisine anlatılsa, bu kimsenin kar hakkındaki bilgisine (İlm-ül-yakîn) denir.

Yakından karı görmekle hasıl olan bilgisine de (Ayn-ül-yakîn) denir.

Karı eline alıp incelese, soğukluğunu öğrense, biraz yiyip tadına baksa, bu bilgisine de (Hakk-ul-yakîn) denebilir.

Murakabe yaparken evliyada bazı hallerin hasıl olmasına (İlm-ül-yakîn) denir. Kalbde bir ışık parlamasına (Ayn-ül-yakîn) denir. Allahü teâlânın ahlakı ile ahlaklanmaya da (Hakk-ul-yakîn) denir. (Mektubat-ı Dehlevi)

Tasavvuf ehlinin, eserden müessiri, yani işi görerek, bunu yapanı keşf ile anlamasına (İlm-ül-yakîn) denir. (Mektubat-ı Rabbani c.3, m.39)

Cennete ve Cehennemin varlığı yakîn olarak bilinirse, buna (İlm-ül-yakîn), meleklerin bildiği gibi, bizzat müşahede edilerek görülürse, buna da (Ayn-ül-yakîn) denir. Dünyada yapılan kötü işlerin ahirette karşılığının Cehennem olduğu, böyle ilm-i yakîn ile bilinir. Tekasür suresinde mealen (İlm-i yakîn ile bilseydiniz, Cehennemi elbette görürdünüz) buyuruluyor. Peygamberler, ilm-i yakîn ile Cenneti, Cehennemi ve ahiret hallerini bilirler. Bu bilgilerine (İlm-ül-yakîn) denir. (Mükaşefet-ül-kulub)